Saturday, January 23, 2010

Dedemin bana aldığı bisiklet.

Bu bisikletle akşam hava kararana kadar gezerdim. Sonra bir gün 1 tur daha atayım dedim, dedemin evinin önünden geçerken, dedem ayaklanmış balkondan içeri giriyordu. Sırtı bana dönüktü ben de "bi tur daha" diyip uzadım. Meğersem annemi aramaya gidiyormuş, saat kaç oldu, bu kız hala gelmedi demeye. Sonra geldim, bir güzel fırça çekti bana!
Dedem bana az kızardı, ama kızınca da korkunç olurdu. Ben daha ufakken, dedemin 'mesela'larına takmış, her 'mesela' deyişinde yırtık dondan çıkıp "mesela değil, örneğin!" diye atlardım. E dedemin keyifli hikayelerinin ortasına limonu sıkardım. Bir gün bi kızdııı, korktumdu! Ben yine onu düzeltmeye devam etmiştim tabi, ama daha az sinir bozucu şekilde!

Bazen annem derdi ki, "akşam dedeniz gelecek". O akşam eve geldiğimde, dedem mutfakta annem yemek yaparken annemi lafa tutuyor olurdu. Sigarasını tüttürürken, annemle konuşurlardı. Sonra eve başka birileri (diğer misafirler veya biz) de geldi mi, salona geçer, salondakilerle konuşurdu. Sonra sofra hazır olunca da, duvar tarafında en köşeye otururdu.

Biri ne zaman bir video kamera çıkarsa, dedem "ses de kaydediyo mu?" derdi. Eh onun zamanında video çeken kameralar ses kaydetmiyordu neticede, bizim elimizdekilerin de kocaman mikrofonları olmadığına göre, sorup kontrol ediyordu.
"He dede evet" diince de, tarih atardı genelde. "Bugün 25 Ocak 2020." mesela. Sonra da bulunduğumuz yeri söylerdi. E bende o görüntüler var galiba. Du bakim.

No comments:

Post a Comment