Monday, March 15, 2010

Hayata gözlerini yummadan haftalar önce

Ben ne zaman dedeme gitsem, dedem kapıyı açtığında çok kısa sakallı yaşlı yanaklarından öperdim önce. Bana bir gün "beni her gördüğünde öpmeni çok seviyorum" demişti. Masasında da benim resmim vardı. İlkokulda çekildiğim fotoğrafı gidip dedeme verince ofis masasına koymuştu ufak bir çerçevenin içinde. Bende de kalp şeklinde bir çerçeve vardı, dedemin o meşhur ekoseli robe de chambre'ıyla oturduğu fotoğrafı kalp şeklinde kesip çerçevelemiştim. Sonra odamın dağınıklığında çerçeve kırılmış fotoğraf da içinden uçuvermişti. Şimdi duvarımdasın dede, senin fotoğraf makinanla çektiğim çok cool pozlarından biri. Bir de Balıkesire birlikte gittiğin şapkan duvarımda asılı.

Dedemi son görüşümden üç dört kez önce, tam biz giderken, dedem beni durdurup "seni seviyorum" dedi. Ben de. dedim. Sonra giderken de ağladım.

Dedem çoğunlukla iyileşmek üzerine odaklıydı. Gün be gün daha çok yatağa hapsolmasına rağmen ayağa kalkmaktan bahsediyordu. Yanında yatarken sadece bir kere "Nolcak bu halim" derken yüzündeki üzüntüyü gördüm, o kadar. Hiç o gerçekten gidecekmiş gibi ciddiyetle konuşamadık ki dedemle. Evde kendimi toparlayıp çalışıp hazırlanıp, bir sonraki gidişimde de ben dedeme "seni seviyorum" dedim. Ufak bi üzüntü gördüm yüzünde sonra geçti.

Bazen boşluğuma geliyor içimden "yeter bu yokluk, artık geri gelsin" düşüncesi geçiyor. Sanki uzakta gezilere gitmiş gibi. eheh. Ya da yüzbinlerden dedem geri gelsin diye imza toplarsam gelirmiş gibi geliyor kısa bi milisaniye boyunca.

neyse böyle işte. keşke dedemle kaçamak kaçamak seni seviyorumlaşmasaydık. bana son bir şeyler deseydi keşke.

No comments:

Post a Comment